Yaşlanmamak İçin ne Yapmalı

[-NicoLas.]

Erken yaşlanma kâbusu Cildin büyük düşmanı İÇKİ İçki, vücuttaki tahribatı en çabuk hızlandıran sebeplerden biri... Alkollü içkiler, vücuttaki “paslanmaya” yol açacak oksijen moleküllerini harekete geçirir. Sonuçta, kişi kendisini biyolojik yaşından en az üç yıl daha ileride bulur. Sağlığınız üzerindeki genel olumsuz etkisinin yanısıra, içki içmek, cildin de şiş ve kırmızı görünmesine neden olur. En büyük etken SİGARA Sigara akciğer kanserine yol açtığı gibi, cildinizin kan akışını azaltarak, sarımsı soluk bir renk almanıza ve çok derin kırışıklıklara neden olur. Üstüne üstlük, sigaradan her nefes çekişinizde ağzınız büzüldüğünden, bir süre sonra dudak çevresinde artan bir kırışıklık oluşur. Cilde giden kan miktarını arttıran “tretinoin” maddesi içeren ilaçlar (Retin-A gibi) bu tür durumlarda önerilebilinir. Peki ya STRES Sinirlendiğimiz zaman, vücudumuz adrenalin pompalamaya başlar. Bu da, kalp atışlarını ve kan basıncını arttırarak, bütün sistemimizi etkiler. Bu yüzden sinirli yapıdaki insanlar, kalp ve tansiyonla ilgili ciddi sorunlar yaşamaya meyilli olurlar. Sürekli endişe ve gerilim yaşamak, insanı kronik başağrılarına hatta kansere kadar götürebilir. Yapılması gerekenlerse şunar: Birkaç derin nefes almak, yürüyüş yapmak, yüzmek, masaj ama en önemlisi gülmek... Dostumuz GÜNEŞ Gün ışığına fazla maruz kalmaktan ileri gelen yaşlanma, aslında onsekizimizden sonra başlıyor. Ancak bu yaşlanma belirtileri ilk olarak yirmili yaşlarda kendini gösteriyor. Bugünden cildin sürekli yıpranmakta olduğunu bilir ve ona göre davranırsak, yaşlanma etkilerini en aza indirmek, hatta geri çevirmek mümkün olabiliyor. Dengesiz ve ağır DİYETLER Ani kilo değişimleri, duygusal olarak sizi üzeceği gibi, yüksek tansiyon, göğüs kanseri ve kalp hastalıkları gibi sorunlara yol açabilir. Ancak burada önemli olan, kaç kilo alıp verdiğinizden çok, bu değişimlerin sıklığıdır. Kilonuzun durmadan değişmesi, cildinizin de esnekliğini kaybetmesine, deforme olmasına yol açar. Haftada bir kilodan fazla vermeye çalışmayın. Ayrıca, çok sıkı bir diyet yerine daha fazla egzersizi tercih edin. Geç yaşlanın sağlıklı kalın! ABD'de Cornell Üniversitesi Weill Tıp Fakültesi öğretim görevlilerinden Prof. Dr. Isadore Rosenfeld, "Zamanı Yavaşlatmanın İspat Edilmiş Yolları" adlı kitabında başarılı yaşlanmanın sırlarını açıkladı. Alzheimer'in önüne geçmekten, kanserden korunmaya, egzersiz yapmaktan cildin genç kalmasına kadar birçok konuda tavsiyelerde bulunan Prof. Dr. Rosenfeld, başlıca yaşlılık problemlerini ve çarelerini de yazdı. Prof. Dr. Rosenfeld'ın verdiği bilgilere göre en çok rastlanan yaşlılık problemleri ve çarelerine uygun beslenme şekilleri şöyle: Kanserden korunmak için Kesinlikli sigara içmeyin. Günde bir paket sigara içen kişide kanser riski içmeyenlere göre 10 kat daha fazla. Günde iki porsiyon meyve, üç porsiyon sebze yemeye çalışın. Soyalı ürünleri bol tüketin. Yağlı yiyecekleri unutun. Bol yağlı gıdalar meme, rahim ve prostat kanserine sebep oluyor. Yumurta, yağlı et, mayonez, kızartmalar, yağlı salata sosları, tereyağı tüketmekten kaçının. Güneş ve solaryum gibi radyasyondan kansere yol açan etkenlerden kaçının. Kalp-damar sağlığınız için Kolesterolünüzü düşürmek için kırmızı et, sucuk, hamburger, her türlü katı yağı, karaciğer, böbrek gibi sakatatlardan uzak durun. Yumurtanın akını tercih edin. Yaptığınız hamur işlerinde de yumurtanın akını kullanın. Sütü az yağlı için. Tatlıların çoğuna veda edin. Yağsız sütten yapılmış peynir ve dondurma yeyin. Cildiniz genç kalsın diyorsanız Sat 11.00 ile 15.00 arasında doğrudan güneş ışığına maruz kalmayın. Bu saatte dışarı çıkmak istiyorsanız muhakkak açık elbiseler kullanın. Solaryuma gitmeyin. Cildiniz kuruysa günde birden çok duş almayın. Kahve ile baharatlı içecekleri tüketmekten kaçının. Aşırı egzersizi unutun. Alzheimer kâbusunuz olmasın! Sürekli zihinsel ve bedensel egzersiz yapın. Zira düzenli egzersiz beyne giden kan akımını artırıp dokuları Alzheimer'a dirençli kılan besinleri sağlar. Olabildiğince az hayvansal yağ tüketin. Uskumru, ton balığı, sardalya Alzheimer'ın önüne geçen gıdalardır. Sigarayı bırakın. Zira sigara Alzheimer riskini ikiye katlıyor. Yatar yatmaz uyuyun Uykunuz gelmeden yatmayın. Hergün aynı saatte uyumaya çalışın. Yatak odanızı diğer odalardan daha serin tutun. Yatmadan evvel sigara, çay, kahve, soda içmeyin, çikolata yemeyin. Felçten korkmayın Meyve ve sebze ile haftada en az bir kere balık yiyin. Tahıldan zengin diyetle beslenin. Soğan, sarımsak kanı sulandırır, ıspanak hem felç hem de kalp krizi riskini azaltır. Kızartmanın yerine haşlanmış ve fırında yapılmış yiyecekleri tercih edin. Yaşlanmamak için ne yapmalıyız Unutulmak ve hatırlanmak ikilemini birlikte yaşamaktır. Yaşlanmak masadan zamanında kalkmaktır. Sessizce uzaklaşmaktır. Uzatmaları oynamak ama hep yeni uzatmalar arzulamaktır. Bazen de tam tersidir yaşlanmak. Çoğalmak, var olmak, ustalaşmaktır. Hayata demir atmak, hayatı onarmaktır.‘Gençlikten yaşlılığa geçiş o kadar yavaş ki, insanın kendisi bunu pek fark edemiyor’ diye yazmış Andre Maurois. Ve devam etmiş: ‘Sonbahar yazın yerine geçerken de, kış sonbaharın yerini alırken de farkına varamıyoruz. Yaz sonunu yoklayan sonbahar, yaprakların arka yüzünde belli belirsiz sarı lekelerle başlıyor kış yolculuğuna.’ Bu aslında hayatın ortak ritmidir. Ve biz insanlar için de aynıdır: Ellili yaşlarla birlikte şakaklara filizlenen kırlar, bunlara usulca eklenen kırışıklıklar, unutkanlıklar, yorgunluklar... Hoş geldin yaşlılık! ‘Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz? Ya göz çevresindeki mor halkalar’ dediğinizde sonbahar tamamlanmış, kış kapınıza çoktan dayanmıştır! Henüz taptaze sandığınız sonbaharın sarı yaprakları içten içe yıpranmış, bir kasım sabahı patlayan ilk fırtınada dökülmüşlerdir. Aslında fırtına bahanedir. Sorunun kaynağı çok daha derinlerdedir. Ruhunuz ve bedeninizdedir, sizdedir.Andrea Maurois’ya göre ‘insan ormanının fırtınaları’ da hastalıklardır. Zindeliklerine ve belleklerine hayran olduğunuz bir büyüğünüzün, bir gencin sadece kırgınlık ya da baş ağrısı ile atlatabilecek basit bir nezleye zatüre depremi ile yakalandığına siz de şahit olmuşsunuzdur. Sonbahardan sonra karlarla fırtınalarla kış gelir. Bu siz ne yaparsanız yapın değişmez bir düzendir. Kışı önleyemezsiniz. Kış mutlaka gelecektir. KIŞI DEĞİŞTİREBİLİRSİNİZKışı önleyemezsiniz ama değiştirebilirsiniz. Onu sorunsuz ve keyifli bir mevsime çevirebilirsiniz. Soğuk ve fırtınalı kış gecelerini sıcacık yuvanızda sağlık, huzur ve mutluluk içinde geçirebilirsiniz.Tıpkı gençliğinizin o coşkulu kışları gibi...Sıcak bir koltukta kıvrılarak... Anılarınızı yazarak... Karınızla pişti, dostlarınızla tavla oynayarak. Torunlarınıza masallar anlatıp, kitap okuyarak... Nefis bir kanyağı yavaşça yudumlayıp, kulağınız hep ‘o şarkı’ ile çınlarken geçmişi hatırlayarak...KARARINIZI VERİNKışı şiirlerle, şarkılarla, dostlarla, torunlarla anılarla mı yoksa sorunlar ve hastalıklarla mı karşılayacaksınız?Kırlarda yürüyüp, kumlara uzanarak...Balık avlayarak, fıkra anlatarak mı...Yoksa her fırtınada oraya buraya savrulup hastalanarak mı yaşayacaksınız?Kararı siz vereceksiniz.Ya kışa iyi hazırlanacak, onu sevecek, bir huzur, keyif sürecine dönüştüreceksiniz, ya da onunla kavga edecek, direnecek, kırılacak üzüleceksiniz.İlkinde zafer sizindir. Siz galip geleceksiniz.İkincisinde ise işiniz bir hayli zor! Hiç kuşkunuz olmasın. Siz yenileceksiniz.Unutmayın seçim sizindir. Seçimi siz yapacaksınız. Kararı siz vereceksiniz.GÖLGE ÇİZGİSİ 50. YAŞTADIRSonbaharın başladığı gün hangi yaştadır. ‘Gölge çizgisini’ ne zaman fark ederiz? Bu sorunun 2000‘li yıllar için yanıtı ‘50. yaş’ olmalıdır. Orta yaşlara ilk adımların atıldığı, yorgunlukların, çarpıntıların, terleme ve ateş basmaların, kopmaların, uyku kaçmalarının başlangıç noktası 50. yaş virajındadır. 50. yaş önemli ve sert bir virajdır. Bu yaştan sonrası tam bir yaş almadır. 50. yaş farkına varmadır, kavramadır, bir şeylerin değişimi daha iyi anlamadır. Önünüzdeki yol farklı bir yol, yaşadığınız zaman farklı bir zamandır. Olgunlaşmanın tadına varmaktır.Bazıları için de koşmak, nefes nefese kalmaktır. Bir şeylerin avuçlarınızın içinden kayıp gittiğini anlamak, kızmak, üzülmek ve biraz da korkmaktır. 50. yaş fark atmak, fark yapmaktır. Heyecandır. Ayaklarını yerden kesip uçmaktır! Çizginin dışına çıkmaktır bazen de... İşine, eşine, geçmişine, kendine kızmaktır.En iyisi bu gölge çizgisini geçmeyi doğal sürecine bırakmaktır. Yaşlanmamaya veya yaşlılıktan korkmaya değil formda kalmaya huzura ve keyfe odaklanmaktır. Mutlu bir yaşlı olmaya çalışmaktır.İYİ YAŞLANMANIN 4 ALTIN ANAHTARI1 FORMUNUZA ÖZEN GÖSTERİN Kilonuzu koruyun. Sağlıklı kiloda kalın.Saç ve tırnaklarınıza özen gösterin.Kırışıklıklarla, yaşlanma lekeleri ile mücadele edin.Kan ve kemiklerinizi güçlendirin. Düzenli olarak egzersiz yapın.Belleğinizin zayıflamasını engelleyin.2 SİSTEMLERİNİZİ DİKKATLE İZLEYİNDamar sağlığınızı iyi izleyin.Kemik ve kaslarınızı ihmal etmeyin kemik ve kaslarınızın ortak dostları düzenli egzersizdir.Solunum sisteminize önem verin! Sigaradan kaçın.Sindirim sisteminizi destekleyin! Posalı ve doğal besinleri tercih edin.3 RUHUNUZU ESKİTMEYİNBeden ve ruh ayrılmaz bir bütündür. Yaşlanma bedensel sorunları olduğu kadar, ruhsal sorunları da oluşturur. Depresyon, ilgi kaybı, zevk kaybı, içe kapanma, yalnızlaşma, ani öfke ve hiddet atakları gibi ruh sağlığınızı iyi izleyin. Ruhunuz hep genç kalsın. Ölçülü olduğu taktirde yeni keyifler, yeni hobiler edinin. Yeni yolculuklara çıkın, farklı denizlere yelken açın. Bırakın ruhunuz taze bir ağaç gibi kalsın. Her gün renk renk, farklı güzellikte çiçeklerle bedeninizi donatsın. 4 HUZURA ÖNEM VERİNSadece sağlık değil, bol bol huzur ve mutluluk isteyin. Herşeyin başı sağlıktır. Bu doğru! Huzur ve mutluluk ise her şeyin kesiştiği, özlem giderdiği, dilediği, sevdiği, seviştiği ana istasyondur.NASIL YAŞIYORLAR? / GANİ MÜJDE (Yazar)Yaşım 44. Boyum 1.68 m, kilom 89. Çok sebze, az kırmızı et yiyorum. Alkol olarak sadece şarap kullanıyorum. Herhangi bir tütün mamülü tüketmiyorum. Posalı yiyecekleri tercih ediyorum. Az kahve bol bitki çayı içiyorum. Ortalama 6 saat uyuyorum. Spor yapılmasına şiddetle karşıyım. Joggingi keşfeden adamın yolda kalp krizi geçirmesinden bu yana spora inanmıyorum. Karşımda bir komşu var gün 24 saatse o 22 saat spor yapıyordu. Bir tahlil yaptırdı her şeyi sakat çıktı. En fazla yaşayan hayvanlar kaplumbağalar olduğu için olabildiği kadar az hareket etmeye çalışıyorum. Sadece yürüyüşlere itiraz etmiyorum, vücudu zorlayıcı her spora karşıyım. Çok az yememe rağmen bu kadar kilolu olduğumu birileri açıklasın. Evimde tahıllı ekmeğimi kendim yaparım, şarabımı kendim üretirim çok dikkatli yemek yememe rağmen kilo veremiyorum. Niye? Niye? Niye?PROF. MÜFTÜOĞLU’NUN YORUMUSevgili Gani Müjde’nin son cümledeki sorusunun yanıtı aslında yaşam seçimlerinden birinde gizli. Sevgili Gani Müjde spora şiddetle karşı olduğunu ifade ediyor. Haklıdır! Biz fazla kilolarını verme ve sağlıklı kiloya ulaşma çabası gösteren hastalarımızı spora değil egzersize yönlendiriyıoruz. Egzersiz ve sporun farkı var mı? Var! Egzersiz belli bir bedensel hareketin veya hareketler grubunun, ritmik olarak belirli bir süre tekrarlanması demektir. Herhangi bir özel kıyafet, özel çaba ya da ilave zaman da gerektirmez. Yürümek, aerobik egzersizlerin en kolayı ve etkilisidir. Üstelik bedavadır. Sevgili Gani Müjde’nin yürüyüşlere itirazı yoksa bizim önerimiz her gün 45 dakika kadar dakikada 110 adım civarında bir hızla yürüyüş yapmasıdır. Jogging aerobik değil anaerobik bir faaliyettir. Joggingi bulan Amerikalı’nın jogging yaparken öldüğü de doğrudur. Sebebi de jogging’in oluşturduğu anaerobik ortamda gereğinden fazla ve vücudunun kapasitesinin üzerinde serbest radikal üretmesidir. Hep yazıyoruz. Serbest radikaller, erken yaşlandırır, yaşam süresini kısaltır. Jogging mucidinin erken yaşlarda ölmesinin sebebi de muhtemelen egzersizden değil bundandır. Bir egzersizin aerobik ya da anaerobik olduğunu ayırmak çok kolaydır. Nefes nefese bırakmayan faaliyetiniz esnasında karınızla telefonda konuşturan her egzersiz aerobik egzersizdir. Açıklıyorum: Sevgili Gani Müjde’nin bir türlü kilo verememesinin nedeni egzersiz yapmaması ve düşük metabolizma hızıdır. Yukarıda belirttiğimiz egzersiz planını uyguladığı, yediklerini yarı yarıya azalttığı ve aktivitesini iki katına çıkardığı zaman hálá kilo veremiyorsa lütfen beni arasın. Hep sağlıklı ve mutlu kalsın, kamplumbağalardan da uzun yaşasın. Yaşlanmayı yavaşlatan gen Mantar hücrelerinde, metabolizmayı yavaşlatarak yaşlılığı yavaşlatan bin gen bulundu. SIR2 adı verilen genin işlevini tespit eden Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden (MIT) Leonard Guarente, genin insanlarda, farelerde, toprak kurtlarında ve maymun türü hayvanlarda da bulunduğunu bildirdi. Guarente, mantar hücrelerinde yaşam süresini uzatan bu genin, insanlarda ve hayvanlarda da aynı görevi yapıp yapmadığı üzerinde çalışmalar yaptıklarını açıkladı. Yaşlanma ile metabolizmanın ilgisine dikkat çeken bilim adamı, vücudun aldığı kalorinin azaltılmasıyla, metabolizmanın yavaşlatılabildiğini ve böylece hayatın uzadığını kaydetti. Science Journal Nature adlı bilim dergisinde yayınlanan araştırmanın sonucuna göre, SIR2 geninin bulunduğu mantar hücrelerinin uzun yaşadığı, bu genin bulunmadığı hücrelerde ise hayat süresinin kısaldığı belirlendi. Bilim adamları, SIR2 geninin etki göstermesi için ikinci bir enzim olan NAD’ye ihtiyaç duyduğunu, NAD enziminin arttırılmasının da kalori azaltılmasıyla orantılı olduğunu belirtiyorlar. Araştırmacılar, SIR2 geninin insanlarda da aynı işlevi göstermesini ispatladıklarında, insanların hayat süresinin uzatılabileceğini belirtiyorlar. Hava kirliliği yaşlandırıyor Asit yağmurları ile beraber gelen hava kirliliğinin çeşitli cilt hastalıklarına yol açarken, sağlıklı ciltler üzerinde de yaşlandırıcı etkisi olduğu ileri sürüldü. Bursa Büyükşehir Belediyesi Setbaşı Şehir Kütüphanesi’ndeki sağlık konferansları dizisinde Cildiye Uzmanı Dr. Hüseyin Durmuşlar, çevre ve cilt sağlığı üzerinde bilgiler verdi. Bursa Kız Lisesi öğrencilerinin katıldığı toplantıda Dr. Durmuşlar, gençlerin en çok korktukları ergenlik sivilceleri üzerinde de durdu. Zararlı ışınların kanser hastalıklarını arttıracağını belirten Hüseyin Durmuşlar, 2030 yılından itibaren kanser hastalıklarında hissedilir bir artış görüleceğini söyledi. Ergenlik sivilcelerinin en önemli etkisinin tedavi edilmediği takdirde kalıcı izler bırakması olduğunu hatırlatan Dr. Hüseyin Durmuşlar, “Tedavi edilmeyecek akne yoktur. Ancak uygun tedavi yöntemleri seçilmeli ve gençlerimiz yüzlerindeki sivilceleri kurcalamadan bir cilt uzmanına başvurmalıdırlar” dedi. Yaşlanmamak için ne yapmalıyız hakkinda aciklamalar Yaşlanmamak için ne yapmalıyız konusunda bilgiler. Anahtar Kelimeler:Yaşlanmamak için ne yapmalıyız, Yaşlanmamak İçin Öneriler,Yaşlanmamak Için Neler Yapmalıyız ,yaşlanmamak için ne yapmalıyım, yaşlanmamak için neler yapılmalı