Similar topics
Arama
En son konular
En iyi yollayıcılar
KALÞSÌZ CADI (2562) | ||||
ЯUH ףЯΛŁłçӘSł (1846) | ||||
Nokta ~ (1322) | ||||
RuH UnutuRsun (1257) | ||||
hayalet (327) | ||||
qaMe 0weR (296) | ||||
gkce_maNga (269) | ||||
MmAnGa_MiRaYy (256) | ||||
Hüqo (172) | ||||
*z*e*y*n*e*p* (154) |
Anahtar-kelime
Mart 2024
Ptsi | Salı | Çarş. | Perş. | Cuma | C.tesi | Paz |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 | 31 |
Kimler hatta?
Toplam 103 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 103 Misafir :: 1 Arama motorlarıYok
Sitede bugüne kadar en çok 290 kişi Ptsi Tem. 31, 2017 2:30 pm tarihinde online oldu.
MANGA'NIN SIRLARI
2 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
MANGA'NIN SIRLARI
Ankara’da farklı üniversitelerde farklı bölümlerde okuyan beş tane genç… Henüz öğrenciler ama müziğe olan sevgileri ve hırsları o kadar büyük ki, bir yandan okul diğer taraftan müzik olmuş hayatları…
2002 yılında ilk besteleri olan, “Kal Yanımda” parçasıyla “Sing your Song” yarışmasına katılarak aldıkları ikincilik ödülü ile İstanbul serüvenleri başladı… Ve çok beğenilen Manga, yeni besteler üretmeye devam ederek başarılar kazandı. Manga 2010’da Eurovision’da ülkemizi temsil ederek ikincilik kazandırdı. Şimdi tüm Avrupa’nın tanıdığı bir rock grubu olarak adlarından söz ettiriyorlar… Rumeli Hisarı Fincan Kahve’de buluştum grup üyeleriyle sohbet ettik. Manga ile hayli keyifli geçen söyleşimizde; üniversite yıllarından tutun da (geçtiğimiz) 14 Şubat planlarına, Eurovision’dan, takıldıkları mekanlara kadar her şeyi konuştuk...
Röportaj: Gülhan ÇALIŞKAN
Manganın hikayesi nasıl başladı?
Ferman: Hepimiz üniversitede okuyorduk o dönemde, grup çok yeniydi zaten bir şarkımız vardı “kal yanımda” . daha sonra “Sing your Song” yarışmasının reklamını gördüm televizyonda. Yarışmanın sunucusu Koray Candemir, yapımcısının da Murat Tümer olduğunu öğrendim. Bu adamlar varsa yarışma cıvık değildir dedim ve diğer arkadaşları da böyle ikna ettim.
Peki sizin için önemi neydi bu yarışmanın?
Ferman: Bir kere İstanbul’a gitme serüveni çok heyecanlıydı. Bunun yanında şarkıya çok güveniyordum ve o sırada Türkiye’de böyle güzel bir şarkının olmadığını düşünüyordum. Bu yüzden illa ki birinci olmaya gerek yoktu ama canlı yayında yayınlanacaktı ve insanların dinlemesi gerekiyordu. Daha sonra Murat Tümer arayarak ilk 30’a kaldığımız söyleyince inanamadım. Derken olaylar böyle başladı.
İyi bir sonuç alamayacağınızı düşünen oldu mu?
Efe: Ben ilk elemeyi geçtiğimize inanmamıştım. Ferman aradı, uyuyordum o sıra “abi hadi İstanbul’a gidiyoruz” dedi “hadi lann” diye cevap vermiştim hatırlıyorum, inanamamıştım yani…
Cem: Aramızda direk inanmayan olmamıştı ama herkes de içinden ufak tefek sorgulamalar yapmıştır. İlk zamanda bir şey düşünmemiştik ama yarı finale geçince “ya evet yaa olabilir” demeye başlıyor insan. Açıkçası kendi adıma yarışmanın ne kadar büyük yerlere gideceğini pek bilmiyordum, yarışma olacak ve bitecek gibi düşünmüştüm. Ama öyle olmadı, baştan sona her şey bizim için pozitif gelişti.
Efe: Yarışmanın diğer yarışmalardan farkı “beste” yarışması olmasıydı. Parçamıza güveniyorduk. Ferman’ın dediği gibi bu bizim için bir fırsattı. Kazanmasak bile hani okul gezileri vardır ya çoğu insan bir şey öğrenmez o gezilerden ama çok eğlenceli geçer, hepimizde böyle bir düşünce de vardı.
Müzikle ilgilenirken bir yandan üniversitede okuyordunuz, zor olmadı mı bir arada yürütmek?
Ferman: Ben mimarlık okudum. İşleyiş açısından müzikle paralel gidebilecek bir bölümdü. Sıkı bir devam zorunluluğunun olmaması, derse giriş çıkış saatlerinin belli olmaması, hocaların sizi rahat bırakması… Bir proje verilip 2 ay sonra getirirdi öğrenci ve daha da önemlisi bölümün eğlenceli olmasıydı. Müzik de eğlenceli olunca problem olmadı. Ama ailem okulu bitirmem konusunda kaygı yaşıyordu, bu nedenle çok çatışıyorduk ailemle ama bir şekilde bitti…
“Okulumun 3. Yılında yarışmayla birlikte müzikle devam etmem gerektiğini anladım”
Efe: Ben yurtdışından yeni gelmiştim. Daha sonra belirli sebeplerden dolayı kesin dönüş yaptım. Grup kurulduğu dönemlerde okuduğum bir okul yoktu ama daha sonra açık öğretim fakültesine girdim. Hala okuyorumJ Biliyorsunuz açık öğretim esnek bir okul, beni pek zorlamadı bu nedenle. Ama bir seçim yapıp müziği seçtim diyebilirim… İngiltere’de Bilgisayar Mühendisliği okudum.
"Müzikle okul beraber gitti, ama zor oldu"
Cem: Benim üniversite dönemi zor geçti açıkçası. Hem okuduğum bölüm zordu, hem de başarı bursum vardı onu kaybetmemem gerekiyordu. Okuduğum bankacılık bölümü iki dil üzerine eğitim veriyordu ve başarı bursumun kesilmemesi için belli bir ortalamanın altına düşmemem gerekiyordu. Okul ve Manga zor olmasına rağmen altından iyi kalktığımı düşünüyorum. Hayatımda müzik ve okul beraber gitmiştir ve bir şekilde yürütmeyi becermişimdir. Çok sorun yaşamadım ama zor oldu diyebilirim.
"O dersleri yıllar yılı veremedim"
Özgür: Ben çok iyi bir öğrenci değildim, okulu çok sallamıyordum açıkçası. Eğer sabah uyanabildiysem ilk derslere katılmaya çalışıyordum. Onun dışında tiyatro kulübü, müzik kulübü ve cover gruplarımız vardı oradaki arkadaşlarla takılıyordum. Ankara Üniversitesinde okudum çok sıkı yönetmeliği vardı derslerin yüzde seksenine girmenin yanında çok zor ve ciddi hocaları vardı. Bölümü çok seviyordum ama ilk iki yıl kesin verilmesi gereken zor dersler vardı. O dersleri yıllar yılı verememişimdir, hala vermeye çalışıyorum. Ya bir de ben hep kafamın dikine gidiyordum okulu bitirme niyetim yoktu açıkcası, bana yap denilen şeyi ben yapmam, çok zorlanmadım ama… (gülüşmeler)
Üniversite yıllarında tanışıyordunuz, peki kampüs hayatınız nasıldı?
"Dekanlık izniyle okulun duvarlarını boyardık"
Ferman: Hepimiz aynı kampüste değildik. Gazi Üniversitesi Mimarlık Bölümünde okuyordum, bizim okulun bir kampüsü yoktu, bir bina, bir tane beton basket sahası ve 3-5 tane bankı vardı. Ama bölüm çok eğlenceliydi. Dekanlık izniyle okulun duvarlarını boyardık, okulun bütün rock grupları alt katlara stüdyolar yapıyor, konserler düzenliyorduk, bir kampüsümüz olmasa da okulu bir kampüs havasına sokmuştuk. Bir de İstanbul’daki üniversiteleri bilmiyorum ama Ankara’daki üniversitelerde öğrenciler desteklenir, teşvik edilir, bu yüzden şanslı olduğumu düşünüyorum…
"Güzel bir kampüstü, gölü vardı, sörf yapıyorduk"
Efe: Ben kampüs hayatımı Amerika’da okuduğum dönemlerde yaşadım. Bir süre yurtta kaldım. Orada insanlar biraz başı boş yaşıyorlardı, bizim kampus çok büyüktü, ya öğrenciler ya emekliler okuduğum şehirde. Bu nedenle yazları boşalır bütün öğrenciler şehirlerine gider, emekliler kalır onlarda balinalar gibi toplu halde sıcaktan ölürlerdiJ Ama güzel bir kampüstü, gölümüz vardı sörf yapılıyordu, eğlenmeye meraklı bir tipseniz ipin ucunu kaçırıyorsunuz bu nedenle eğitim biraz geri plana düşüyordu, eğleniyorduk.
"Okuldan eve evden okula bir durum yaşıyordum"
Cem: Benim pek kampüs hayatım olmadı çünkü okulun kampüsünden çok öğrencilerin hayat görüşlerini sevmezdim. Okuyan öğrencilerle benim hayat görüşlerim pek uyuşmuyordu bu nedenle okuldan eve evden okula bir durum yaşıyordum.
"Hayatımın en eğlenceli dönemleriydi"
Özgür: Derslere çok fazla girmediğim için benim öğrencilik süperdi. Fizik bölümünde okuyan bir arkadaşım vardı eğlencesine onların derslerine girerdim, benim bölüm derslerine o girerdi çok eğlenirdik. Hayatımın en eğlenceli dönemleriydi.
Efe: Özgürlerin kampüsü çok güzeldi ben bile gidiyordum.
Eurovision döneminde sıkıntılı bir dönem geçirdiniz, neydi o sıkıntının sebebi? Kazanamama korkusu mu? Aldığınız büyük sorumluluk mu?
Cem: Bir gerçek var ki; o dönemde farkında olmadan çok yoruluyorduk… Stres de buna bağlıydı.
Efe: Çalışmalardan kaynaklı olarak robota bağlamıştık, haliyle stres oluyorsun…
Ferman: Stres vardı ama o dönemde geçirdiğim gripte tetikledi, bir hafta hastanede yattım. Ama Norveç’e gittiğimiz gün hepimizin stresi gitti, çok rahattık…
Özgür: Ben rahattım yaaa…(gülüşmeler)
Bu başarıyı bekliyor muydunuz?
Ferman: İlk beşe kesin gireceğimize inanıyorduk ama Lena’nın birinci olacağını da düşündük, çünkü 18 yaşında çıtır bir bayansın, güzel de bir şarkın var, olasılık yüksekti…
Efe: Bir ara birinci bile olabiliriz dedik…
Cem: Birinci olabiliriz diye düşündüğümüz çok oldu…
Özgür: Bilmem stresli miydim ben ya…( gülüşmeler)
Efe: Bence stresliydi abi, o strese girdiği zaman kapanıp durur ya.
Bu yıl Yüksek Sadakat Eurovision’da ülkemizi temsil edecek ne düşünüyorsunuz?
Ferman: Bir kere bir rock gurubunun gitmesinden olayı mutluyuz çünkü Türkiye’de ne kadar çok rock gurubu olduğunu, ne kadar çok rock müzik yapıldığını ve bu kültürümüzü hala bilmiyorlar. Her şey Yüksek Sadakat’in yapacağı şarkıya ve şova bağlı, en iyisini yapacaklarına biz inanıyoruz…
Cem: Eurovision garip bir yarışma, oraya giderken ülke adına ve bir bayrak altında gittiğiniz zaman sizinle birlikte herkesin düşünce yapısı değişiyor. Normal şartlarda kaldıramayacağınız stresi, tempoyu ve koşuşturmayı o mantıkla çok daha rahat kaldırabiliyorsunuz. Eminim ki Yüksek Sadakat’te aynı durumları yaşayacak ve aynı özveriyi gösterecektir, iyi sonuçlar alacaklarına inanıyoruz…
Efe: Ben de güveniyorum kendilerine. Güzel bir parça ve başarılı performans çıkaracaklarını düşünüyorum çünkü başarılı insanlar ve güzel işler yapıyorlar, umarım iyi bir sonuç elde ederler. Ama bu demek değil iyi bir sonuç almazlarsa gelmesinler, keyfini çıkarsınlar…
Ferman: Bir gün alışveriş merkezinin yürüyen merdivenlerin de bir adam tuttu beni “Abii birinci olmazsanız gelmeyin!” dedi.(kahkahalarrr)
Özgür: Arkadaşlar söyleyecek her şeyi söyledi. Alpay Abi çok sevdiğim bir davulcudur. O süreç başladığında görüştük zaten, kendilerine şans diliyorum, eminim çok güzel şeyler yapacaklardır, az çokta nasıl bir yol izleyeceklerini biliyorum, keyifli bir sonuçla döneceklerine inanıyorum…
“Bence birileri Yüksek Sadaket’le giderek orayı anlatsın, bu çok önemli bize kimse bunu yapmadı mesela…”
Eurovision tecrübesini yaşayan başarılı bir grup olarak Yüksek Sadakat’e önerileriniz var mı?
Özgür: Vallahi ben Alpay Abiye de söyledim, internetteki yorumları kafaya takmasınlar, kendi bildiklerini en güzel şekilde yapsınlar, hiç kimsenin dediğini de takmazsınlar, gezsinler, eğlensinler, gelsinler bu yani…(gülüşmeler.)
Cem: Her fırsatta dinlensinler çünkü çok yorulacaklar…
Efe: Benim Yüksek Sadakat’ ten daha çok basına ve halka önerim olacak; ellerinden geldikçe destek olmaya çalışsınlar, mesela bizim gittiğimiz sene Almanya’nın yerel basını acayip bir destek vermişti ve bu inanılmaz bir moral depolamışlardı. Halk ve basın desteği orda çok etkili oluyor, bu yüzden elimizden geldiğince desteklememiz gerekiyor…
Ferman: Bence birileri Yüksek Sadaket’le giderek orayı anlatsın, bu çok önemli bize kimse bunu yapmadı mesela…
Efe: Bence Eurovision öncesi bir program yapılarak, belki bir hafta öncesinden o havayı yansıtmak çok önemli olacaktır, bu yarışmacıların da heyecanını biraz olsun dindirecek ve rahatlatacaktır, bir öneri tabii kiJ ( gülüşmeler…)
"Yabancı şarkının klibi bu hafta MTV'de"
Eurovision’la sizi dünya tanıdı bu süreçten sonra yurtdışında gelişmeler oldu mu, yeni yurtdışı projeleri var mı?
Ferman: Öncelikle yabancı şarkımızın klibini çekebildik, bu hafta MTV’de yayınlanmaya başlayacak, bu sayede Avrupa’da yayınlanmaya başlayacak, ondan sonra bakacağız…
Efe: Belarus’ta bir konserimiz var 8 Nisanda. Bu şu açıdan önemli bizim için; Belarus’ta bizim için Fan kulüp oluşturan kitlenin organizasyonu olacak, Türk hayranlarımızın dışında sadece yabancı hayranlarımıza vereceğimiz konser bizi heyecanlandırıyor açıkçası…
Cem: Yeni klibimizi yabancı şarkımıza çektik. MTV’ de önümüzdeki hafta yayınlanacak bakalım o zaman da yeni projeler gelişebilir…
Özgür: Klip iyiydi ya…(gülüşmeler)
“Yerin dibine girip hep o dipten çıkma oldu bizde”
Sizi tanıyanlardan ve gördüğümüz kadarıyla şöhretin sizi değiştirmediğini anlatıyorlar, bunu nasıl sağladınız?
Ferman: Ya soruya cevap vermek çok zor çünkü bu bizim algımızın dışında, değişim nedir, neden değişmedik? Biraz düşünmek lazım… (gülüşmeler)
Efe: Belki de bu yüzden değişmedik… Farkına varamadık ne oluyor ne bitiyor olayın…
Özgür: ”Değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir.” Diye bir bağlama yapıyım….(gülüşmelerrr)
Ferman: Yerin dibine girip hep o dipten çıkma oldu bizde. Hep bunu hatırlıyoruz. Birlikte hep başardık yani…
Cem: Alt benliğimizde Ferman’ın dediği olabilir, zorlarla karşılaştık dibe vurduk ama çıktık…
Müziğinizin dışında başka ne tür müzikler dinlersiniz?
Ferman: Mesela ben Özgür kadar Caz dinlemem, Özgür de benim kadar Türk Sanat Müziği dinlemez…
Mesela, Cem ve Efe kadar Dj müzikleri dinlemeyiz onlar Dj’lerin isimlerine kadar bilirJ)) be
Efe: Evet katılıyorum diyor(gülüşmeler)
Cem: Ya evette Türkiye’de club müzik öldü, özellikle som 3 yılda malasef…
Özgür: “ Bir bahar sabahı rastladım size tatlı bir telaş içindeydiniz…” diye başlıyım mı yaniiiJ (gülüşmelerrr)
Ferman:Ya şunu da söylemek isterim ki; club konusunda Ankara’da ki gibi güzel clubler görmedim…
Cem: Evet Ankara enteresandır güzel clubleri vardır ama orda da son zamanlarda eskisi kadar güzel değil…
"Hepsi farklı mekana takılıyor"
Madem konu eğlence mekanlarına geldi, peki siz nerelere takılırsınız İstanbul’da?
Efe: Ortaköy dolaylarında çok takılırım… Özellikle meydanda ( gülüşmeler)
Ferman: Ya öyle sade mekanlardayımdır…
Özgür: Nev-i Zade, Asmalımescit, Galata civarlarında takılırım…
Cem: Ben mekan anlamında çok bir yere çıkmıyorum ama eski okul arkadaşlarımla arada bir ocakbaşı keyiflerimiz olur… Müziksiz sadece sohbet… Genelde böyle yaparız…
14 Şubat’ı geçeli az bi zaman olmuşken, siz ne yaptınız sevgililer Gününde?
Efe: Biz beraberdik sevgililer gününde….(gülüşmeler)
Ferman: Ya 17 yaşında biri için çok şey ifade eder de bizden geçmiş artık yaniiiiJYa benim eşim var, Özgür’ün eşi var, Efe’nin eşi var…
Özgür: Bizim oğlanın 5. ay kontrolü vardı onu götürdük, sonra bir İtalyan restoranında yemek yedik…
Cem: Ben kız arkadaşımla dışarıya çıktık ama sevgililer günü havasında değiliz ikimizde gayet eşofmanlarla… Amacım da optik kablosu almaktı ses sistemi için onu da bulamadım… ( gülüşmeler) Sonra Efe’yi aradım. Efe’de “yalnız yalnız oturuyorum” dedi ona gittik, öyle geçti gülüşme)
Efe: Benim eşim eğitimdeydi o nedenle bir şey yapamadım, halimden de memnundum ( gülüşmeler) Cem’in dediği tek takılıyordum…
Peki üniversitede nasıldı aşk hayatınız?
Ferman: Üniversiteyi kız arkadaşsız geçirecek halimiz yoktu tabi kiJ (gülüşmeler)
Efe: Ben açık öğretim okuyorum öyle bir kampus hayatım yoktu…(gülüşmeler)
Ferman: Efe’nin arkadaşları online ( gülüşmeler)
Efe: Evet benim arkadaşlarım online…(gülüşmeler)
Ferman: Özgür’ün ki acılarla doluydu…(gülüşmeler)
Özgür: Acılarla doldu taştı yüreğiimmmm…(gülüşmeler)
Bu kadar dolu geçen üniversite yıllarınızda şüphesiz çok güzel günleriniz ve anılarınız vardır, bir anınızı paylaşır mısınız?
Ferman: Üniversite birinci sınıfta maket dersindeyim (sare hocanın dersi) hamurdan bir şeyler yapacağız vs.. Hiçbir malzemem yok, oradan buradan bir şeyler topluyorum ve hoca gelmeden bir şeyler yapmam gerekiyor, neyse kap bulamadım gittim tuvaletten maşrapa aldım tabii yıkadım kendimce…Meğer hocada temizlik hastasıymış, görünce bir kızdı, bağırdı filan… Odasına çağırdı hemen, dolabını açtı bir baktım, cif, deterjan vs… çıkardı “git o masayı temizle hemen” dedi. Çok eğlenmiştim…
Efe: Okuduğum senelerde Afrika ve Amerikalıların ırkçılık olaylarından dolayı araları bozuktu ama beyazların ırkçılık yapmayı bırakıp siyahların ırkçılık yaptığı dönemler… Bir sabah öğrenci kartımız var üniversite her ay belli miktar para yüklüyordu, kola ve sandviç makineleri vardı o katla oradan alış veriş yapabiliyorduk, bir sabah bir kola alıcam başka bir Afrikalı arkadaş benim kolaya dadandı. Bende agresif bir adamım sabah sabah… Dedim “kolayı ver” öyle biraz dalaştık filan… Daha sonra en yakın arkadaşım haline geldi…
Cem: Bizim kampüste gördüğüm en şaşırtıcı durum sınav zamanları gösterilen azimdi. Hazırlıktaydık dönem finalleri vardı ve çok ağır geçerdi. Bizim sınıfında ortalaması düşüktü yani canlı olarak şahit oldum; Bizim kampüs Ankara’nın tepelerinde bir yerdeydi bu nedenle kar yağdığında arabalar çıkamazdı, mutlaka tuzlamak gerekir ve ekipte tuzlama yapardı. Ancak kampüsten öğrenciler gece bu tuzları temizlerlerdi ki, arabalar geçemesin ve sınavlar ertelensin diye… Bu azim beni çok şaşırtmıştı, hayatımda böyle bir şey görmedim…
Özgür: 500 kişilik bir anfide sabah ilk dersimiz vardı bir tane ve ben o derse hep geç kalırdım. Sabah 08:00’da ders başlıyorsa ben 09:30’ da ancak yetişebilirdim. Anfinin iki kapısı vardı, ben bi şekilde arka kapıdan girip hoca arkasını döndüğünde Ninja gibi atlardım sıraya… Daha sonra hiç bişe olmamış gibi “ hocam imza kağıdı nerde, ben imza atmamışım ”derdim. Hoca “sen nezaman geldin burada mıydın.” Derdi ama hiç anlamazdı geç geldiğimi, bu muhabbetten çok yapmışımdır…
Ferman: ya bir gün ben sınavda uyuya kalmışım… Bir kalktım sınav bitmiş, bir de öyle bir uyumuşum ki sanki hala çözüyormuş gibi… Hiç unutmam o günü…(gülüşmeler)
Öğrencilere önerileriniz var mı?
Özgür: Önce okullarını bitirsinler…
Cem: Hayatlarının en güzel günlerinin tadını çıkarsınlar bence çünkü hayat sonra güzelleşmiyor, hayatın değişiyor…
Efe: İnişe geçiyor hayat sonra…
Ferman: Ben inişe geçtiğine inanmıyorum ama hayatın en güzel günleri olduğu kesin… Ama bir yandan da politika olsun, sosyal sorumluluk olsun durumu değiştirebilecek tek topluluk üniversite öğrencileridir bu nedenle bilincinde olsunlar tepkilerini çok yerinde versinler derim…
2002 yılında ilk besteleri olan, “Kal Yanımda” parçasıyla “Sing your Song” yarışmasına katılarak aldıkları ikincilik ödülü ile İstanbul serüvenleri başladı… Ve çok beğenilen Manga, yeni besteler üretmeye devam ederek başarılar kazandı. Manga 2010’da Eurovision’da ülkemizi temsil ederek ikincilik kazandırdı. Şimdi tüm Avrupa’nın tanıdığı bir rock grubu olarak adlarından söz ettiriyorlar… Rumeli Hisarı Fincan Kahve’de buluştum grup üyeleriyle sohbet ettik. Manga ile hayli keyifli geçen söyleşimizde; üniversite yıllarından tutun da (geçtiğimiz) 14 Şubat planlarına, Eurovision’dan, takıldıkları mekanlara kadar her şeyi konuştuk...
Röportaj: Gülhan ÇALIŞKAN
Manganın hikayesi nasıl başladı?
Ferman: Hepimiz üniversitede okuyorduk o dönemde, grup çok yeniydi zaten bir şarkımız vardı “kal yanımda” . daha sonra “Sing your Song” yarışmasının reklamını gördüm televizyonda. Yarışmanın sunucusu Koray Candemir, yapımcısının da Murat Tümer olduğunu öğrendim. Bu adamlar varsa yarışma cıvık değildir dedim ve diğer arkadaşları da böyle ikna ettim.
Peki sizin için önemi neydi bu yarışmanın?
Ferman: Bir kere İstanbul’a gitme serüveni çok heyecanlıydı. Bunun yanında şarkıya çok güveniyordum ve o sırada Türkiye’de böyle güzel bir şarkının olmadığını düşünüyordum. Bu yüzden illa ki birinci olmaya gerek yoktu ama canlı yayında yayınlanacaktı ve insanların dinlemesi gerekiyordu. Daha sonra Murat Tümer arayarak ilk 30’a kaldığımız söyleyince inanamadım. Derken olaylar böyle başladı.
İyi bir sonuç alamayacağınızı düşünen oldu mu?
Efe: Ben ilk elemeyi geçtiğimize inanmamıştım. Ferman aradı, uyuyordum o sıra “abi hadi İstanbul’a gidiyoruz” dedi “hadi lann” diye cevap vermiştim hatırlıyorum, inanamamıştım yani…
Cem: Aramızda direk inanmayan olmamıştı ama herkes de içinden ufak tefek sorgulamalar yapmıştır. İlk zamanda bir şey düşünmemiştik ama yarı finale geçince “ya evet yaa olabilir” demeye başlıyor insan. Açıkçası kendi adıma yarışmanın ne kadar büyük yerlere gideceğini pek bilmiyordum, yarışma olacak ve bitecek gibi düşünmüştüm. Ama öyle olmadı, baştan sona her şey bizim için pozitif gelişti.
Efe: Yarışmanın diğer yarışmalardan farkı “beste” yarışması olmasıydı. Parçamıza güveniyorduk. Ferman’ın dediği gibi bu bizim için bir fırsattı. Kazanmasak bile hani okul gezileri vardır ya çoğu insan bir şey öğrenmez o gezilerden ama çok eğlenceli geçer, hepimizde böyle bir düşünce de vardı.
Müzikle ilgilenirken bir yandan üniversitede okuyordunuz, zor olmadı mı bir arada yürütmek?
Ferman: Ben mimarlık okudum. İşleyiş açısından müzikle paralel gidebilecek bir bölümdü. Sıkı bir devam zorunluluğunun olmaması, derse giriş çıkış saatlerinin belli olmaması, hocaların sizi rahat bırakması… Bir proje verilip 2 ay sonra getirirdi öğrenci ve daha da önemlisi bölümün eğlenceli olmasıydı. Müzik de eğlenceli olunca problem olmadı. Ama ailem okulu bitirmem konusunda kaygı yaşıyordu, bu nedenle çok çatışıyorduk ailemle ama bir şekilde bitti…
“Okulumun 3. Yılında yarışmayla birlikte müzikle devam etmem gerektiğini anladım”
Efe: Ben yurtdışından yeni gelmiştim. Daha sonra belirli sebeplerden dolayı kesin dönüş yaptım. Grup kurulduğu dönemlerde okuduğum bir okul yoktu ama daha sonra açık öğretim fakültesine girdim. Hala okuyorumJ Biliyorsunuz açık öğretim esnek bir okul, beni pek zorlamadı bu nedenle. Ama bir seçim yapıp müziği seçtim diyebilirim… İngiltere’de Bilgisayar Mühendisliği okudum.
"Müzikle okul beraber gitti, ama zor oldu"
Cem: Benim üniversite dönemi zor geçti açıkçası. Hem okuduğum bölüm zordu, hem de başarı bursum vardı onu kaybetmemem gerekiyordu. Okuduğum bankacılık bölümü iki dil üzerine eğitim veriyordu ve başarı bursumun kesilmemesi için belli bir ortalamanın altına düşmemem gerekiyordu. Okul ve Manga zor olmasına rağmen altından iyi kalktığımı düşünüyorum. Hayatımda müzik ve okul beraber gitmiştir ve bir şekilde yürütmeyi becermişimdir. Çok sorun yaşamadım ama zor oldu diyebilirim.
"O dersleri yıllar yılı veremedim"
Özgür: Ben çok iyi bir öğrenci değildim, okulu çok sallamıyordum açıkçası. Eğer sabah uyanabildiysem ilk derslere katılmaya çalışıyordum. Onun dışında tiyatro kulübü, müzik kulübü ve cover gruplarımız vardı oradaki arkadaşlarla takılıyordum. Ankara Üniversitesinde okudum çok sıkı yönetmeliği vardı derslerin yüzde seksenine girmenin yanında çok zor ve ciddi hocaları vardı. Bölümü çok seviyordum ama ilk iki yıl kesin verilmesi gereken zor dersler vardı. O dersleri yıllar yılı verememişimdir, hala vermeye çalışıyorum. Ya bir de ben hep kafamın dikine gidiyordum okulu bitirme niyetim yoktu açıkcası, bana yap denilen şeyi ben yapmam, çok zorlanmadım ama… (gülüşmeler)
Üniversite yıllarında tanışıyordunuz, peki kampüs hayatınız nasıldı?
"Dekanlık izniyle okulun duvarlarını boyardık"
Ferman: Hepimiz aynı kampüste değildik. Gazi Üniversitesi Mimarlık Bölümünde okuyordum, bizim okulun bir kampüsü yoktu, bir bina, bir tane beton basket sahası ve 3-5 tane bankı vardı. Ama bölüm çok eğlenceliydi. Dekanlık izniyle okulun duvarlarını boyardık, okulun bütün rock grupları alt katlara stüdyolar yapıyor, konserler düzenliyorduk, bir kampüsümüz olmasa da okulu bir kampüs havasına sokmuştuk. Bir de İstanbul’daki üniversiteleri bilmiyorum ama Ankara’daki üniversitelerde öğrenciler desteklenir, teşvik edilir, bu yüzden şanslı olduğumu düşünüyorum…
"Güzel bir kampüstü, gölü vardı, sörf yapıyorduk"
Efe: Ben kampüs hayatımı Amerika’da okuduğum dönemlerde yaşadım. Bir süre yurtta kaldım. Orada insanlar biraz başı boş yaşıyorlardı, bizim kampus çok büyüktü, ya öğrenciler ya emekliler okuduğum şehirde. Bu nedenle yazları boşalır bütün öğrenciler şehirlerine gider, emekliler kalır onlarda balinalar gibi toplu halde sıcaktan ölürlerdiJ Ama güzel bir kampüstü, gölümüz vardı sörf yapılıyordu, eğlenmeye meraklı bir tipseniz ipin ucunu kaçırıyorsunuz bu nedenle eğitim biraz geri plana düşüyordu, eğleniyorduk.
"Okuldan eve evden okula bir durum yaşıyordum"
Cem: Benim pek kampüs hayatım olmadı çünkü okulun kampüsünden çok öğrencilerin hayat görüşlerini sevmezdim. Okuyan öğrencilerle benim hayat görüşlerim pek uyuşmuyordu bu nedenle okuldan eve evden okula bir durum yaşıyordum.
"Hayatımın en eğlenceli dönemleriydi"
Özgür: Derslere çok fazla girmediğim için benim öğrencilik süperdi. Fizik bölümünde okuyan bir arkadaşım vardı eğlencesine onların derslerine girerdim, benim bölüm derslerine o girerdi çok eğlenirdik. Hayatımın en eğlenceli dönemleriydi.
Efe: Özgürlerin kampüsü çok güzeldi ben bile gidiyordum.
Eurovision döneminde sıkıntılı bir dönem geçirdiniz, neydi o sıkıntının sebebi? Kazanamama korkusu mu? Aldığınız büyük sorumluluk mu?
Cem: Bir gerçek var ki; o dönemde farkında olmadan çok yoruluyorduk… Stres de buna bağlıydı.
Efe: Çalışmalardan kaynaklı olarak robota bağlamıştık, haliyle stres oluyorsun…
Ferman: Stres vardı ama o dönemde geçirdiğim gripte tetikledi, bir hafta hastanede yattım. Ama Norveç’e gittiğimiz gün hepimizin stresi gitti, çok rahattık…
Özgür: Ben rahattım yaaa…(gülüşmeler)
Bu başarıyı bekliyor muydunuz?
Ferman: İlk beşe kesin gireceğimize inanıyorduk ama Lena’nın birinci olacağını da düşündük, çünkü 18 yaşında çıtır bir bayansın, güzel de bir şarkın var, olasılık yüksekti…
Efe: Bir ara birinci bile olabiliriz dedik…
Cem: Birinci olabiliriz diye düşündüğümüz çok oldu…
Özgür: Bilmem stresli miydim ben ya…( gülüşmeler)
Efe: Bence stresliydi abi, o strese girdiği zaman kapanıp durur ya.
Bu yıl Yüksek Sadakat Eurovision’da ülkemizi temsil edecek ne düşünüyorsunuz?
Ferman: Bir kere bir rock gurubunun gitmesinden olayı mutluyuz çünkü Türkiye’de ne kadar çok rock gurubu olduğunu, ne kadar çok rock müzik yapıldığını ve bu kültürümüzü hala bilmiyorlar. Her şey Yüksek Sadakat’in yapacağı şarkıya ve şova bağlı, en iyisini yapacaklarına biz inanıyoruz…
Cem: Eurovision garip bir yarışma, oraya giderken ülke adına ve bir bayrak altında gittiğiniz zaman sizinle birlikte herkesin düşünce yapısı değişiyor. Normal şartlarda kaldıramayacağınız stresi, tempoyu ve koşuşturmayı o mantıkla çok daha rahat kaldırabiliyorsunuz. Eminim ki Yüksek Sadakat’te aynı durumları yaşayacak ve aynı özveriyi gösterecektir, iyi sonuçlar alacaklarına inanıyoruz…
Efe: Ben de güveniyorum kendilerine. Güzel bir parça ve başarılı performans çıkaracaklarını düşünüyorum çünkü başarılı insanlar ve güzel işler yapıyorlar, umarım iyi bir sonuç elde ederler. Ama bu demek değil iyi bir sonuç almazlarsa gelmesinler, keyfini çıkarsınlar…
Ferman: Bir gün alışveriş merkezinin yürüyen merdivenlerin de bir adam tuttu beni “Abii birinci olmazsanız gelmeyin!” dedi.(kahkahalarrr)
Özgür: Arkadaşlar söyleyecek her şeyi söyledi. Alpay Abi çok sevdiğim bir davulcudur. O süreç başladığında görüştük zaten, kendilerine şans diliyorum, eminim çok güzel şeyler yapacaklardır, az çokta nasıl bir yol izleyeceklerini biliyorum, keyifli bir sonuçla döneceklerine inanıyorum…
“Bence birileri Yüksek Sadaket’le giderek orayı anlatsın, bu çok önemli bize kimse bunu yapmadı mesela…”
Eurovision tecrübesini yaşayan başarılı bir grup olarak Yüksek Sadakat’e önerileriniz var mı?
Özgür: Vallahi ben Alpay Abiye de söyledim, internetteki yorumları kafaya takmasınlar, kendi bildiklerini en güzel şekilde yapsınlar, hiç kimsenin dediğini de takmazsınlar, gezsinler, eğlensinler, gelsinler bu yani…(gülüşmeler.)
Cem: Her fırsatta dinlensinler çünkü çok yorulacaklar…
Efe: Benim Yüksek Sadakat’ ten daha çok basına ve halka önerim olacak; ellerinden geldikçe destek olmaya çalışsınlar, mesela bizim gittiğimiz sene Almanya’nın yerel basını acayip bir destek vermişti ve bu inanılmaz bir moral depolamışlardı. Halk ve basın desteği orda çok etkili oluyor, bu yüzden elimizden geldiğince desteklememiz gerekiyor…
Ferman: Bence birileri Yüksek Sadaket’le giderek orayı anlatsın, bu çok önemli bize kimse bunu yapmadı mesela…
Efe: Bence Eurovision öncesi bir program yapılarak, belki bir hafta öncesinden o havayı yansıtmak çok önemli olacaktır, bu yarışmacıların da heyecanını biraz olsun dindirecek ve rahatlatacaktır, bir öneri tabii kiJ ( gülüşmeler…)
"Yabancı şarkının klibi bu hafta MTV'de"
Eurovision’la sizi dünya tanıdı bu süreçten sonra yurtdışında gelişmeler oldu mu, yeni yurtdışı projeleri var mı?
Ferman: Öncelikle yabancı şarkımızın klibini çekebildik, bu hafta MTV’de yayınlanmaya başlayacak, bu sayede Avrupa’da yayınlanmaya başlayacak, ondan sonra bakacağız…
Efe: Belarus’ta bir konserimiz var 8 Nisanda. Bu şu açıdan önemli bizim için; Belarus’ta bizim için Fan kulüp oluşturan kitlenin organizasyonu olacak, Türk hayranlarımızın dışında sadece yabancı hayranlarımıza vereceğimiz konser bizi heyecanlandırıyor açıkçası…
Cem: Yeni klibimizi yabancı şarkımıza çektik. MTV’ de önümüzdeki hafta yayınlanacak bakalım o zaman da yeni projeler gelişebilir…
Özgür: Klip iyiydi ya…(gülüşmeler)
“Yerin dibine girip hep o dipten çıkma oldu bizde”
Sizi tanıyanlardan ve gördüğümüz kadarıyla şöhretin sizi değiştirmediğini anlatıyorlar, bunu nasıl sağladınız?
Ferman: Ya soruya cevap vermek çok zor çünkü bu bizim algımızın dışında, değişim nedir, neden değişmedik? Biraz düşünmek lazım… (gülüşmeler)
Efe: Belki de bu yüzden değişmedik… Farkına varamadık ne oluyor ne bitiyor olayın…
Özgür: ”Değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir.” Diye bir bağlama yapıyım….(gülüşmelerrr)
Ferman: Yerin dibine girip hep o dipten çıkma oldu bizde. Hep bunu hatırlıyoruz. Birlikte hep başardık yani…
Cem: Alt benliğimizde Ferman’ın dediği olabilir, zorlarla karşılaştık dibe vurduk ama çıktık…
Müziğinizin dışında başka ne tür müzikler dinlersiniz?
Ferman: Mesela ben Özgür kadar Caz dinlemem, Özgür de benim kadar Türk Sanat Müziği dinlemez…
Mesela, Cem ve Efe kadar Dj müzikleri dinlemeyiz onlar Dj’lerin isimlerine kadar bilirJ)) be
Efe: Evet katılıyorum diyor(gülüşmeler)
Cem: Ya evette Türkiye’de club müzik öldü, özellikle som 3 yılda malasef…
Özgür: “ Bir bahar sabahı rastladım size tatlı bir telaş içindeydiniz…” diye başlıyım mı yaniiiJ (gülüşmelerrr)
Ferman:Ya şunu da söylemek isterim ki; club konusunda Ankara’da ki gibi güzel clubler görmedim…
Cem: Evet Ankara enteresandır güzel clubleri vardır ama orda da son zamanlarda eskisi kadar güzel değil…
"Hepsi farklı mekana takılıyor"
Madem konu eğlence mekanlarına geldi, peki siz nerelere takılırsınız İstanbul’da?
Efe: Ortaköy dolaylarında çok takılırım… Özellikle meydanda ( gülüşmeler)
Ferman: Ya öyle sade mekanlardayımdır…
Özgür: Nev-i Zade, Asmalımescit, Galata civarlarında takılırım…
Cem: Ben mekan anlamında çok bir yere çıkmıyorum ama eski okul arkadaşlarımla arada bir ocakbaşı keyiflerimiz olur… Müziksiz sadece sohbet… Genelde böyle yaparız…
14 Şubat’ı geçeli az bi zaman olmuşken, siz ne yaptınız sevgililer Gününde?
Efe: Biz beraberdik sevgililer gününde….(gülüşmeler)
Ferman: Ya 17 yaşında biri için çok şey ifade eder de bizden geçmiş artık yaniiiiJYa benim eşim var, Özgür’ün eşi var, Efe’nin eşi var…
Özgür: Bizim oğlanın 5. ay kontrolü vardı onu götürdük, sonra bir İtalyan restoranında yemek yedik…
Cem: Ben kız arkadaşımla dışarıya çıktık ama sevgililer günü havasında değiliz ikimizde gayet eşofmanlarla… Amacım da optik kablosu almaktı ses sistemi için onu da bulamadım… ( gülüşmeler) Sonra Efe’yi aradım. Efe’de “yalnız yalnız oturuyorum” dedi ona gittik, öyle geçti gülüşme)
Efe: Benim eşim eğitimdeydi o nedenle bir şey yapamadım, halimden de memnundum ( gülüşmeler) Cem’in dediği tek takılıyordum…
Peki üniversitede nasıldı aşk hayatınız?
Ferman: Üniversiteyi kız arkadaşsız geçirecek halimiz yoktu tabi kiJ (gülüşmeler)
Efe: Ben açık öğretim okuyorum öyle bir kampus hayatım yoktu…(gülüşmeler)
Ferman: Efe’nin arkadaşları online ( gülüşmeler)
Efe: Evet benim arkadaşlarım online…(gülüşmeler)
Ferman: Özgür’ün ki acılarla doluydu…(gülüşmeler)
Özgür: Acılarla doldu taştı yüreğiimmmm…(gülüşmeler)
Bu kadar dolu geçen üniversite yıllarınızda şüphesiz çok güzel günleriniz ve anılarınız vardır, bir anınızı paylaşır mısınız?
Ferman: Üniversite birinci sınıfta maket dersindeyim (sare hocanın dersi) hamurdan bir şeyler yapacağız vs.. Hiçbir malzemem yok, oradan buradan bir şeyler topluyorum ve hoca gelmeden bir şeyler yapmam gerekiyor, neyse kap bulamadım gittim tuvaletten maşrapa aldım tabii yıkadım kendimce…Meğer hocada temizlik hastasıymış, görünce bir kızdı, bağırdı filan… Odasına çağırdı hemen, dolabını açtı bir baktım, cif, deterjan vs… çıkardı “git o masayı temizle hemen” dedi. Çok eğlenmiştim…
Efe: Okuduğum senelerde Afrika ve Amerikalıların ırkçılık olaylarından dolayı araları bozuktu ama beyazların ırkçılık yapmayı bırakıp siyahların ırkçılık yaptığı dönemler… Bir sabah öğrenci kartımız var üniversite her ay belli miktar para yüklüyordu, kola ve sandviç makineleri vardı o katla oradan alış veriş yapabiliyorduk, bir sabah bir kola alıcam başka bir Afrikalı arkadaş benim kolaya dadandı. Bende agresif bir adamım sabah sabah… Dedim “kolayı ver” öyle biraz dalaştık filan… Daha sonra en yakın arkadaşım haline geldi…
Cem: Bizim kampüste gördüğüm en şaşırtıcı durum sınav zamanları gösterilen azimdi. Hazırlıktaydık dönem finalleri vardı ve çok ağır geçerdi. Bizim sınıfında ortalaması düşüktü yani canlı olarak şahit oldum; Bizim kampüs Ankara’nın tepelerinde bir yerdeydi bu nedenle kar yağdığında arabalar çıkamazdı, mutlaka tuzlamak gerekir ve ekipte tuzlama yapardı. Ancak kampüsten öğrenciler gece bu tuzları temizlerlerdi ki, arabalar geçemesin ve sınavlar ertelensin diye… Bu azim beni çok şaşırtmıştı, hayatımda böyle bir şey görmedim…
Özgür: 500 kişilik bir anfide sabah ilk dersimiz vardı bir tane ve ben o derse hep geç kalırdım. Sabah 08:00’da ders başlıyorsa ben 09:30’ da ancak yetişebilirdim. Anfinin iki kapısı vardı, ben bi şekilde arka kapıdan girip hoca arkasını döndüğünde Ninja gibi atlardım sıraya… Daha sonra hiç bişe olmamış gibi “ hocam imza kağıdı nerde, ben imza atmamışım ”derdim. Hoca “sen nezaman geldin burada mıydın.” Derdi ama hiç anlamazdı geç geldiğimi, bu muhabbetten çok yapmışımdır…
Ferman: ya bir gün ben sınavda uyuya kalmışım… Bir kalktım sınav bitmiş, bir de öyle bir uyumuşum ki sanki hala çözüyormuş gibi… Hiç unutmam o günü…(gülüşmeler)
Öğrencilere önerileriniz var mı?
Özgür: Önce okullarını bitirsinler…
Cem: Hayatlarının en güzel günlerinin tadını çıkarsınlar bence çünkü hayat sonra güzelleşmiyor, hayatın değişiyor…
Efe: İnişe geçiyor hayat sonra…
Ferman: Ben inişe geçtiğine inanmıyorum ama hayatın en güzel günleri olduğu kesin… Ama bir yandan da politika olsun, sosyal sorumluluk olsun durumu değiştirebilecek tek topluluk üniversite öğrencileridir bu nedenle bilincinde olsunlar tepkilerini çok yerinde versinler derim…
Nokta ~- Administrator
- Cinsiyet :
Mesaj Sayısı : 1322
Puan : 3519
Rep Puan : 62
Nerden : UzayDan
Yaş : 31
Ruh Hali :
Takım :
Geri: MANGA'NIN SIRLARI
Teşekkürler :)
KALÞSÌZ CADI- Mod
- Cinsiyet :
Mesaj Sayısı : 2562
Puan : 3767
Rep Puan : 5
Nerden : Cehennemden
Yaş : 30
Ruh Hali :
Takım :
Similar topics
» MANGANIN KONSERLERİ
» MANGANIN KONSER DURUMU
» Manga Eurovision Şarkısı Sözleri Sözü, Manganın Şarkı Sözleri
» MANGANIN KONSER DURUMU
» Manga Eurovision Şarkısı Sözleri Sözü, Manganın Şarkı Sözleri
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Çarş. Ağus. 31, 2016 4:05 am tarafından Nokta ~
» ''Yine Yeni Yeniden'' ÖZEL HABER
C.tesi Şub. 07, 2015 1:03 pm tarafından Nokta ~
» ''Yine Yeni Yeniden'' ÖZEL HABER
C.tesi Şub. 07, 2015 1:01 pm tarafından Nokta ~
» Slm ben furkan
C.tesi Şub. 07, 2015 12:55 pm tarafından Nokta ~
» maNga Özel Röportaj | tv8
C.tesi Şub. 07, 2015 12:53 pm tarafından Nokta ~
» maNga - Yine Yeni Yeniden
C.tesi Şub. 07, 2015 12:44 pm tarafından Nokta ~
» Berksan ft.Hande Yener - Haberi Var Mı?
C.tesi Ocak 31, 2015 7:15 am tarafından Nokta ~
» maNga ve Cizgi Karakterleri
Perş. Ocak 29, 2015 9:03 am tarafından Nokta ~
» Birol Giray (BeeGee) feat. Ferman - İki Yol
Perş. Ocak 29, 2015 6:12 am tarafından Nokta ~
» maNga Macau’yu Fethetti
Perş. Ocak 29, 2015 5:58 am tarafından Nokta ~
» Film Tadında Video Klip
Perş. Ocak 29, 2015 5:50 am tarafından Nokta ~
» maNga Radyo Viva`ya konuk oluyor
Salı Ocak 27, 2015 9:05 am tarafından Nokta ~
» maNga - Hani Biz
Salı Ocak 27, 2015 8:59 am tarafından Nokta ~
» maNga - Hint Kumaşı
Salı Ocak 27, 2015 8:55 am tarafından Nokta ~
» Cartel ft. Ferman Akgül - Sen
Salı Ocak 27, 2015 8:42 am tarafından Nokta ~
» maNga-Fazla Aşkı Olan Var Mı?
Salı Ocak 27, 2015 8:40 am tarafından Nokta ~
» İşte Işıkları Söndürseler Bİle albümümüzün ikinci klibi
Salı Ocak 27, 2015 8:37 am tarafından Nokta ~
» EFFICACY: maNga
Salı Ocak 27, 2015 8:33 am tarafından Nokta ~
» Ferman Akgül Ve Halleri
Salı Ocak 27, 2015 8:31 am tarafından Nokta ~
» maNga- Rock'n Coke Libido.
Salı Ocak 27, 2015 8:29 am tarafından Nokta ~